Öncelikli olarak yazımda yer alan görüşlerin şahsi görüşlerim olduğunu, çalıştığım kurumu ve görüşünü temsil etmediğini belirtmek istiyorum.
“Sektörel sorunlarımız” başlığı altında ele almak istediğim bazı konulara bu ay ki köşe yazımda da devam etmek istiyorum.
İşveren, müşteri ve müşteri temsilcileri bazında değinmek istediğim tasarım sürecine “İşveren” tarafıyla başlayalım.
Reklam sektöründeki “İşveren” pozisyonu diğer sektörlerdeki “İşveren”lere benzemez. Reklam sektörün de patronsanız eğer işiniz bir hayli zor ve bir hayli zahmetli demektir. Çünkü; büyümeye odaklı bir reklam ajansı başkanıysanız şayet, hele bir de ekibiniz yeni yeni kurulmaktaysa , çoğu zaman her şeye sizin koşmanız gerekmektedir. Böyle bir süreç içerisinde Grafik departmanlarında çoğu kez sistemde aksaklıklar, tam bir brief verilmediğinde iş çıkartmada yavaşlamalar ve daha bir çok sıkıntılı süreçler oluşabilir. Yönetici hal böyleyken bir ajansın can damarı olan Grafik departmanına fazla yüklenmemeyi amaç edinmeli. Yani iş yükünü tam olarak dengelemelidir.
Bir ajans tam teşkilatlı her işi yapan bir ajans olmalı ki, tasarımcı kendini her alanda geliştirebilme olanağı bulsun ve her daim kendini yenilesin. Örneğin sadece katalog çalışmalarıyla, sadece dergi tasarımıyla bir ajans büyüme ivmesinde hız kazanmaz aksine yerinde saymaya devam eder. Sistemi bu işleyiş üzerine kuran ve büyümenin bu demek olduğuna kendini inandırmış olan birçok ajans başkanı ve yaratıcı ekip adı altında bir süre körelen tasarımcılar bulunmakta. Yönetici yeri geldiğinde tasarımcıyı diri tutmak adına müşteri portföyünü tabiri caizse her telden müşterilerle donatmalı ki tasarımcı yaptığı işten keyif almaya devam etsin ve tasarım heyecanını hiç yitirmesin.
Ajans başkanlarının onca iş yükü arasında bir de yapmaktan ayrı zevk aldıkları kimlikleri vardır ki o da, sanat yönetmenliğidir. Tasarımcı kendisine verilen brief doğrultusunda kendi yaratıcı dünyasıyla oluşturduğu tasarımları yöneticisine sunduğunda çoğu kez “Şöyle yapsak nasıl olurdan” çıkan eleştirel boyutlarla karşılaşabilir. Bu durumda yönetici o saniye itibariyle artık tasarımcıdan büyük bir hevesle iş çıkartmasını beklememelidir. Ne yani, tasarımcının her yaptığı tasarım övgü mü almalıdır? Hayır, bahsettiğim bu değil. Tabi ki objektif gözle bakan insanlarla her daim etkileşim içinde olunmalıdır. Fakat bur da söz konusu olan yaklaşım ve üslup. Doğru yaklaşım ve doğru üslup tasarımcının şevkini kırmadan tasarımı tekrar gözden geçirmesine neden olacaktır. Yönetici tasarımcısına güvenmeli ki ajans içerisinde herkes kendi görevini büyük bir şevkle yerine getirsin. Yönetici tasarımcı olmak isterse, tasarımcı pazarlamacı, pazarlamacı da patron olmak isterse üzgünüm ama ajans bir arpa boyu yol alamaz.
Konu çok geniş. Tasarımcı – İşveren bazında ele alınması gereken sanırım çok sorun var. Fakat belli başlı sektörel sıkıntılar sanırım bunlar. Toparlamamam gerekirse;
-Yönetici yalnızca yönetmeli, -Tasarımcı ise, yalnızca tasarlamalı. -Yönetici tasarımcısına güvenmeli ki tasarımcı harikalar yaratsın, -Tasarımcı yöneticisine güvenmeli ki huzurlu bir ortamda çalışsın.
Keyifli çalışmalar...