PTT Posta Kutusu Türbe Metaforu


Ülkemizde son yıllara inanılmaz şekilde damga vuran bir özgüven(!) rüzgarı esiyor. Öyle ki ülkenin her yerinden "ben yaptım oldu"lar fışkırıyor. Bu "Ben yaptım oldular"ı hayatın tüm yönlerinde görmek mümkün.

Yaptığının doğru olduğundan bu kadar emin olmak, sanırım, ciddi bir özgüven(!) ve bir o kadar da, cehalet gerektirir. Aslında cehalete bir o kadar, yine son yıllarımızı ciddi şekilde etkisi altına almış olan, belirli(!) ilişkiler sayesinde çok çabuk, çok para kazanma arzusunu da eklemek gerek. Nasıl olsa "Ben yapınca oluyor" o zaman yaparım olur ve de kazanırım.

Bu girizgahın Tasarım dünyası açısından beni en çok sarsan "Ben yaptım oldu"su sokaklarda karşılaştığınız PTT Posta kutuları! İşin benim açımdan daha da ilginç yanı sanki bu posta kutuları benden başka hiç kimseyi rahatsız etmemiş, bu konuda ne bir makale ne bir köşe yazısı okuyabildim, ne pro ne de contra! Kimbilir belki yazılmış çizilmiştir de ben atlamışımdır.

Estetik kaygıları bir kenara koyarsak, temelde Tasarım İhtiyaç olgusu ile bağlantılıdır, zaman zaman Tasarımlar yeni ihtiyaçlar yaratırken, zaman zaman da ihtiyaçlar Tasarımı yaratır. Hiç kimsenin ihtiyacı olmayan Tasarımlara da, benim jenerasyonum için çok şey anlatan, "Zihni Sinir Projesi" denir. Zihni Sinir, artık Profesör de olmuş:), Gırgır dergisinin, zamanında en ilgi çeken karakterlerinden biriydi ve yaratıcısı İrfan Sayar'a da hak ettiği tanınmışlığı sağlamıştır.

Elimde veriler yok ama, doğrudan kendimden, çevremden ve gözlemlerimden vardığım sonuç, ki bu konuyla doğrudan veya dolaylı bir çok yazı da okumuşumdur, halkın PTT'nin posta kutularına olan ihtiyacı 100 üzerinde 1 bile olamaz! Çağımız böylesine elektronik haberleşme üzerine kuruluyken ve her geçen gün bu elektronik haberleşmeye bir başka biçim eklenirken ve bu konu hakkında geleceğe dair öngörülerde bulunan birçok fikir önderi, dünyamızın nasıl giderek "kağıtsız" bir hale geleceğini, gelmesi gerektiğini anlatırken, PTT'nin karar verme yetkisine sahip, ilk paragrafın öznelerinden olabilecek şahsiyetlerin, hangi akla(!) hizmet böyle bir obje ile karşımıza çıktıklarını anlamak, yine aynı paragrafın sonunda kendine cevap buluyor sanırım!

Bu posta kutusunu Tasarlayan(!) şahsiyete de soruyorum, en son ne zaman kendi ihtiyacından dolayı sokaktaki bir posta kutusuna bir yere gönderilmek üzere bir zarf attın!?? Amerika da bile USPS gerek elektronik haberleşmenin hayatımızın içine bu denli girmesinden, gerekse özel kargo şirketlerinin, ülkemizde olduğu gibi, bu işi daha iyi yapmalarından, iflasın eşiğinde ya da iflas etti!

İşin bir anlamda eğrisinin doğrusuna denk geldiği yer de neresi biliyormusunuz, PTT Posta kutularının Tasarımı!:) Doğal olarak ölmekte olan, ya da ölmüş olan PTT Posta servisine bundan daha iyi bir Tasarım(!) olamazdı; Türbe! Buradan sakın tasarımı beğendiğim sonucunu çıkartmayın, Tasarımın kalitesi üzerinde 2 dakika zaman harcamaya değmeyecek kadar kötü!

Hüdavent Hatun Türbesi'ni bilirmisiniz? İşte PTT'nin yeni tasarım olarak sokaklarımıza diktiği Türbe'ler, pardon, Posta kutuları, 1'e 1 olmasada 1'e 0.95:) bu Selçuklu mimarisinin günümüze kadar var olmuş olan eseriyle benzerlik taşıyor!

PTT yeni posta kutularıyla Türbe metaforunu kullanarak bizlere bir ihtiyacın ölümünü mü anlatmak istiyor, yoksa bir Zihni Sinir Procesi ile birileri ilk paragrafın özneleri olarak, çok kısa zamanda bizlerden kesilen paralardan ciddi bir pay mı çalıyor!

Yeni Yorum Gönder

Kerem
Aslında bunlar bu senenin başlarında düzenlenen bir yarışmayla seçildi (Malum, hükümetimizin demokrasi söylemi doğrultusunda vapurlarımızın şekline, otobüslerimizin rengine internetten yapılan halk oylamaları ile karar veriliyor). Bu süreci merak edenler için Türkiyem'den bir "demokratik ko-dizayn" şöleni...

Köşe Yazarları