Ne Verirsen Elinle, O Gelir Seninle...

Merhaba arkadaşlar bir önceki paylaşımımda sizlerle ‘Grafik Tasarım ve Reklam Sektöründeki Rol Çatışması’ üzerine bazı düşünceleri ağırlamıştık.

Bu yazımda yaratıcı kapak tasarımlarıyla ünlü Suzanne Dean‘den biraz bahsedeceğim.

Faydalı olması dileğiyle…

Edebiyatla içli dışlı olanlar günümüzün en bilinen yazarlarından Julian Barnes‘ın adını duymuş olmalılar. Bu yıl oldukça prestijli bir ödül olan Man Booker Prize‘ı alan yazar, ödüle layık görülen ‘The Sense of an Ending’ adlı romanıyla ilgili yaptığı teşekkür konuşmasında, kitabının kapak tasarımını yapan Suzanne Dean‘den de övgüyle söz etmiş.

Suzanne Dean’in kitap kapaklarıyla ilgili kariyerine şöyle bir göz atmak bile, onun bu işin duayeni olduğunu gösterir nitelikte. Random House Yayınevi’nin kreatif direktörü olan Dean,Penguin, Picador, Cornerstone ve Vintage gibi dünyanın en ünlü yayınevleriyle çalışmalar yürüten biri. Artık elektronik tabletler üzerinden e-kitaplar okumaya başlayan bir nesil var ama bu konuda Suzanne Dean hiç de endişeli değil.

Ona göre kitaplar asla raflardan inmeyecek ve elektronik kitapların çoğlmasından sonra, artık kitap kapağı çok daha önem kazanmış durumda. ‘Eğer bir kitabı bilgisayarına indirmek yerine kütüphanesine eklemek isteyen biri varsa, demek ki bu ürünün özel olmasını ve güzel görünmesini istiyor.’ diye özetlediği bir bakış açısına sahip. Dean’e göre artık kapak konusunda tasarımcılar çok daha yaratıcı olmak zorunda.

Yukarıda gördüğünüz söz konusu kapağa gelince. Bu kapak ortaya çıkana dek Suzanne Dean 20 adet taslak hazırlamış. Bu taslaklar için eskicilerden saat toplayıp fotoğraf çektiği bile olmuş. Yazar Barnes bu 20 taslak içinden 7 tanesini seçip karar vermek üzere evine götürdüğü sırada, Suzanne Dean’in aklına yeni bir fikir gelmiş ve 3 hafta daha süre istemiş.

Yazarın ve romanın isminin yer aldığı ama belli belirsiz göründüğü bir A3 çıktı aldıktan sonra tam iki hafta boyunca harfleri kendisi mürekkeple boyayarak istediği görüntüyü elde etmek için uğraşmış. Bu konuda biraz obsesif davrandığını kendisi de itiraf ediyor zaten. Ancak romanın içeriğine en uygun stilin bu olacağını bildiğinden hiçbir şekilde yılmamış. Ardından metni sağa doğru kaydırıp karanlıkta kaybolacaklarmış gibi bir izlenim doğmasını istemiş.

Arka plana eklediği kara hindiba çiçekleriyle sonlandırdığı çalışmasını hem yazar hem de yayınevi yetkilileri görür görmez kesinlikle bu tasarımın kapakta olması gerektiği konusunda hemen onay vermişler. (Bu yazı The Telegraph / Gaby Wood haberinden derlenmiştir.)

Bir tasarımcı olmak ve düşünce tasarlamak, güzel ve ince bir çizgi… Ne istediğini ve ne aradığını bilmek doğru yolda yürümektir, tasarımcının vizyonunda… Bir işin hakkını verip zamanında değerlendirmek o işe gereken değeri vermekle mümkündür. Bu değer zincirinde neler bulunur sizce?

Yazarın tasarım sürecindeki azmi bu sorunun cevabını bizlere gösteriyor. Önce kafasında taslaklar oluşturuyor. Yapboz gibi… Yakın alternatifleri değerlendiriyor. Sonra onlardan sıkılıyor, çünkü en güzelini arıyor.

Hayal ettiğini nesnel bir yapıya aktarma çabası için acele etmiyor gereken süreyi kullanıyor. Profesyonelce sürece hakim oluyor.

Etkili zaman yönetimi sayesin de kurgu sağlam temeller üzerine kurulmaya başlıyor. Empati kurarak tasarıma, karşı tarafın hayal ettiğinde daha farklı ve estetik bir yön katıyor. Eğer bir şey hakkında şiir yazmamız gerekiyorsa, o şey hakkında araştırma yapmalı ve konuya vakıf olmalısınız.

Aksi durumda üzerine yazılan konu ile alakası olmaz. Okuyanını cezbetmez. Dean’ ın bu azimli tavrı bunları başarıyla kullandığını gösteriyor. Bizler ise kendimize şu soruyu sormalıyız.

Bir tasarım için bu kadar çaba gösterebildi mi, ya da gösterebilir miyim?

Yeni Yorum Gönder

rasduan
"Bir tasarım için bu kadar çaba gösterebildi mi, ya da gösterebilir miyim?" ben daha fazla da çaba gösteririm ama yeter ki karşımızdaki kişi bu hassasiyeti görsün gerçek bir tasarımcı için bu uğraşılar onu hayata bağlayan etkenlerin başında gelir.

Köşe Yazarları