Ne Kadar Üretkeniz?


Çoğumuz ajans içindeki masa-ofisimizden pek ayrılamıyoruz. Verilen projeler doğrultusunda Adobe ikonları arasında kayboluyoruz. Fırsat bulduğumuz küçük "kaytarma-aralarında" Sosyal Medyayı hızlıca takip edip, Tasarım sitelerinde hızlıca  #EnİyiTasarımlara göz atıyoruz. Çalışma saatimiz olarak -eğer "güç" bizimle olupta mesaiye kalmazsak- insancıl saatlerde çıkıp "üretken" günümüzü tamamlıyoruz. Gün içindeki var oluş savaşımız bu şekilde ve tabi bu savaş hergün gerçekleşiyor. Bir yerden sonra zaman kavramını kaybettirecek şekilde de bağımlısı oluyoruz. Pazartesiden-Cumaya (ya da cumartesiye) kadar hızlı geçirip Pazar günü zamanı yavaşlatmaya çalışıyoruz. Bu "hafta savaşları" birleştiğinde farkında olmadan aylara ordan da yıllara dönebiliyor. Peki ne kadar üretken olabiliyoruz gerçekte bu çember içinde. Bunu sorgulayalım.


Bu bir reklamdır

Çoğu meslektaşım ofis-içi-üretim haricinde geri kalan süreyi "dinlenme" olarak kategorize edip, bütün yaratıcılığını "koltuktaki en rahat yatış pozisyonu" bulmaya harcıyor. Buna ben de dahilim aslında. Burada demek istediğim bir Koreli komutan edâsıyla "çalışın, 7/24 çalışın" demek değil tabiki. Evet yoruluyoruz, haklısınız kafa gücüyle yaptığımız işimiz bütün ernejimizi götürüyor, evet eve ulaşmak kaç saat sürüyor farkındayım. Bir de ev işleri mi!?, kesinlikle size katılıyorum.

 

 

Ama üretkenlik dediğimiz şey sadece ofise sıkıştırılmayacak kadar güçlü ve yoğun. Zaten farkındamısınız bilmiyorum ama sizi yoran "üretkenliğiniz" değil, Ofis içerisinde yaşadığınız ve özneleri değişsede, sıkıntıları aynı ya da benzer olan, kısaca "bürokrasi" olarak tanımlayabileceğim zorluklar. Hala içinizde başarılı bir görseli hazırladığında, kodları yazdığı sistem çalıştığında, video son renderdan çıktığında, mimarı proje son ışık ayarları yapıldığında içinde duyduğu mutluluğu kimsenin görmeyeceği şekilde suratında gülümseme olarak çıkartan kişiler var. Aldığınız eğitimler, kurslar, deneyimler, araştırmalar  bu mutluluğu hissetmeniz için hazırladı sizi, Patron zorluğu, yaratıcı yönetmen baskısı, sanat yönetmeni egosu, aynı dilden konuşmadığınız müşteri...(kısaca bürokrasi) bunlara değil. İşimizin zorluğu hiçbir zaman "yaratmak" olmadı, herzaman izleyenlerden, yönlendirenlerden daha doğrusu dizginleyenlerden kaynaklandı. O yüzden üretkenliğinizi bir kasabın dükkanı kapamadan önce duvara astığı beyaz önlüğü olarak görüp, ofisten çıktığınızda kapama düğmesine basmayın.

 

 

Yaratıcılığınızı ve tabiki kardeşi üretkenliğinizi yanınızda taşıyın. "akıllı" telefonların kılavuzluğunda, "sosyal" ağlarda, aptallaşıp, asosyal olmak yerine. Birşeyler üretin. Yazının devamında Hindistandan gelen guru edasıyla size Ferrarinizi sattırmayacağım ama küçük bir kırılma noktası yaratabilirim.

 

 

#Kırılma#Noktasının#İnşaa#Kılavuzu

 

 

Küçük bir not defteri herzaman yanınızda olsun. Hayır pahalı ipadler değil, bildiğimiz kağıt ve bildiğimiz kurşun kalemden oluşan bir not defteri takımı. Oraya bişeyler yazmak zorunda değilsiniz. Bişeyler yazmak zorunda olarak yazmak kadar imkansız bir yazım şekli olamaz zaten AMA bu defter yanınızda olduğunda aklınıza gelenleri yazmak zorunda kalacaksınız, kaçmaması için. Yolda, Bilgisayar başında, uykuya dalmadan önceki üretken olduğumuz son 5 dakika bunun gibi zamanlarda. "Şöyle olsa nasıl olurdu?, bunu bir de böyle düşün, çılgın icatlar, ilginç logo çalışmaları, harika sloganlar, bakış açımızı değiştirecek notlar, karalamalar" işte o not defterinin arama kelimelerinden birkaçı. Üstelik ilk hafta denemesi ücretsiz.

 

 

Protest tavrınızı öldürmeyin. Sadece evden işe giderken yolda kaçkere lanet okuduğunuzu bir hesaplayın. Buna bir de ülkemizin saçmalıklar standart sapmasını ekleyin... işte bu kadar çok tepki göstereceğimiz konu var. Siz de tepkinizi en iyi bildiğiniz yolla yaratıcılıkla gösterin. Grafikerseniz, bir ilüstrasyonla, Web tasarımcısı iseniz bir web sitesi ile, Prodüksiyondaysanız bir video ile, Mimarı 3dciyseniz bir ev tasarımı ile tepkinizi gösterin. Hayır ütopya apartmanında oturmuyorum. Sadece asıl yaratıcılığın ihtiyaçlardan çıktığını biliyorum ve öfkeyi dışa vurmakta önemli bir ihtiyaçtır ve ayrıca bu dışa vurumun diğer birçok tasarım dallarından daha kolaylıkla dışarı vurulabileceğini biliyorum.

 

 

Tamam tamam klasik "örnekle anlatmaya" geçiyorum. O gün birinin saçma bir laf söyleme gereksinimini "kutup ayıları çok yalnızlar" dan yana kullanması bana koskocaman bir beyaz tasarım alanının içine bir küçük kutup ayısı çizdirdi ve altına #KutupAyılarınınCokYalnızOlduklarınıDusunenlerCokYalnız yazdırdı. Saçmaydı ama ben eğlendim. Gazetede TOKİ konutları ile alakalı can sıkıcı bir haber okudum akşam eve gittiğimde bir şehir modelledim tam ortasında orta parmak şeklinde dizayn edilmiş bir gökdelen diktim. Otobüste kız arkadaşıyla kavga eden bir çocuk gördüm yanında ki amcada gazetesini açmış haberleri okuyordu. Gözümde bir ilan belirdi. İlk kare yukarıda anlattığım gibi ikinci karede çocukla amca telefon ve gazeteyi değiştirmiş. İlan neyle ilgili olabilir bir gazetenin çok okunduğuyla alakalı olabilir, bir telefon hattının süper ucuz konuşma paketiyle ilgili olabilir. Bu fikir minibüsteki 10 dakikamı gülerek geçirmemi sağladı. Gün içinde lanet ettiğim şeyleri www.kahrolsunbaziseyler.com da paylaşıyorum. Ortak lanet ettiğimiz birşey varsa sizde beğeniyorsunuz. (hayır tabiki böyle bir site yok)

 

 

- Sık kullandığınız yerleri "upgrade" edin. Kabul edin "yükseltin" ya da "geliştirin" yazsam "upgrade" kadar anlamlı olmayacaktı. Neden mi? Nedeni ingilizce-sözlük-aldatmacasından. Sözlükta upgrade kelimesine baktığımızda yükseltme, geliştirme anlamı çıktığı için bu kelimenin cümlede o bütün kelimeleri de bulundurduğunu hissettiyor.HERNEYSE. Hergün yemek yediğim büfe ona söylediğim birkaç fikir sayesinde menülerine benim isim babası olduğum bir tost eklediler. Marketim ona söylediğim şekilde çikolataları dizdi, 1 haftada stoğunun bittiğini söylüyor. Mutfakta kavanozlar için bulduğum çözümü bütün dostlarım bayıldı. Hepsinde artık bir benzeri var.  Bunlar sizin marketiniz, sizin büfeniz, sizin mutfağınız. Sık kullanılanları güncelleyin.

 

 

İşte birkaç yöntem, denemeye değer, yapmaya ise pahabiçilemez. Bunlar ayrıca sizin vizyonunuzu ve tasarım gücünüzü arttıracak şeyler. Size klasik "yaratıcılığınızı geliştirme yöntemleri" adı altında, hergün işe farklı yollardan gidin, mutlaka sanat galerilerine gidin, farklı yerlerden alışveriş yapın gibi klişeler söylememi beklemeyin.

 

Yukarıdaki yazım bir omlet tarifinden çok, güzel bir omlet yediğinizi hayal edin dediğimde hepinizin farklı şekilde o omleti yapması gibidir. Yöntem size kalmıştır, ulaşılacak amaç ise ortaktır. Omlet yemek.

 

Bir kırılma sesi geldi, sizden miydi o ses?

 

Üretkenliğin bakir topraklarına hoşgeldiniz.


Yeni Yorum Gönder


Köşe Yazarları